VATANIM SENSİN DİZİSİNDEKİ İNGİLİZ AJANI HAMİLTON GERÇEKTE İNGİLİZ CASUSU AUBREY HERBERT Mİ?
KANAL D de yayınlanan ve ülkemizde en çok seyredilen dizilerden birisi olan "VATANIM SENSİN!" adlı dizide İngiliz Ajanı Hamilton olarak görünen (Gökhan YALABIK) aslında kimi canlandırıyor.
Yeni
Türkiye’nin kuruluşunda en büyük pay sahibi olan Tapınakçı Aubrey Herbert’in büyük büyük dedesi William Herbert,
Gallerli şövalye William ap Thomas’ın torunuydu. William, 1551’de
Ingiltere Kralı VI. Edward tarafından I. Pembroke Kontu ilan edildi.
Tapınakçı’ydı ve Gül-Haç mezhebinin ileri gelenlerindendi.[14]
Genç Italya
hareketinin kurucusu Mazzini ve General Garibaldi, onun adamlarıydı.
Aubrey
Herbert Arnavutluğun kuruluşunda da aktif rol aldı. Nitekim Arnavutlukta
uğradığı bir kasabada halk tarafından, “Çok yaşa Arnavutluk! Çok yaşa Herbert!
Çok yaşa Ingiltere!” tezahüratlarıyla karşılandı
Meşhur
Ingiliz casusu Lawrence, Kahire’den ailesine yazdığı 12 Şubat 1915 tarihli mektupta Aubrey’i şöyle
tarif ediyordu:
“Sonra
Aubrey Herbert var, şaka gibi; fakat çok iyi biri. Okuyamayacak ve birini fark
edemeyecek kadar miyop. Türkçe’yi iyi konuşuyor, ayrıca Arnavutça, Fransızca,
Italyanca, Arapça ve Almanca biliyor… Bir zamanlar Balkan Birliği’nin,
Ittihad ve Terakki Komitesi’nin ve Arnavut Ihtilal
Komitesi’nin reisiydi.”[18]
İngiliz Ajanı Aubrey Herbert Portofino’da…
Peki ne işi
vardı Tapınakçı Aubrey’in Arnavutluk’ta ve Türkiye’de?
Insani
yardımlar vasıtasıyla asıl faaliyetlerini gizlemek, Tapınakçıların takip ettiği
siyasetlerden sadece biriydi. Bir diğeri de, farklı grupları veya milletleri
temsil eden partiler, komiteler, cemiyetler kurarak onlar adına hareket
etmekti. Bunun için
o grup veya millete yakın olan kendilerinden birine ya da o grubun veya
milletin içinden itimad edebilecekleri insanlara partiler, cemiyetler vs.
kurduruyorlardı. Bu seçilen insanlar, ilk başta o cemaatin/milletin
itimadını kazanarak onları temsil etmeye başlıyor, fakat daha sonra
Tapınakçılarla masaya oturduklarında onların şartlarını kabul ediyorlardı. O
cemaat/millet de bu insanları haikaten kendileri için mücadele ettiklerini
sandığı için bu anlaşmaya ses çıkaramıyor ve sineye çekiyordu. Hatta çoğu
zaman bu bile olmuyordu. Bu kişiler, halktan çok farklı düşündükleri ve halk
onları desteklemediği halde, sırf Tapınakçılar onları muhatap aldığı ve
medya gücüyle ve mali olarak desteklediği için halka rağmen onların adına
hareket edebiliyorlardı. Bu siyaseti takip eden Aubrey, 17 Aralık 1912’de Londra’da
Arnavut komitesini kurdu. Komite, tarafsız kaldığı savaşta diğer ülkeler
tarafından parça parça edilen Arnavutluk’un haklarını müdafaa ve müstakil bir
devlet olmasını temin edecekti. Daha doğrusu Arnavutlar adına, Arnavutluk’un
geleceğine karar verecekti. Arnavutluk’taki Arnavutlar aslında Türklerle
olan izdivaçlarından memnundu, fakat Londra’da onlar adına konuşan Arnavut
Komitesi onları boşamaya kesin kararlıydı. Ilk toplantısını 17 Aralık’ta
yapan Komitenin mensupları arasında Britanya Sefarad Yahudileri Başhahamı
Moses Caster ve Iran mütehassısı Profesör Edward G. Browne de vardı.[19]
Aubrey ise
bunu yıllar sonra şöyle tarif edecekti;
“Türkiye’deki
tüm insanlar, Türkler de dahil, kronik bir kaza yapmış gemi halindeydiler;
Ingilizler cankurtaran botunun daimi sahibiydi, gerçi çoğu zaman bu bot denize
indirilemiyordu. David Urquhart Çerkezlerin sevgisini kazandı ve bir sonraki
nesilde halefi olmadı; Profesör E.G. Browne Iran’da tek başına duruyor.
Lawrence Arapların tartışmasız şampiyonu; Bourchier ve Buxtonlar Bulgaristan’ın
kahramanlarıydı; Miss Durham Arnavutluk’u Avrupa’nın hafızasına tekrar
kazandırdı; Steed, Seton-Watson ve Edward Boyle zihinlerde var olan bir
Sırbistan’ın avukatlarıydı; Yunanlıların çok sayıda arkeoloğu, klasik alimleri
ve rönesanslarına adanmış az sayıda kalan romantikleri vardı. Türkiye çok
sayıda Britanyalı memurun dostluğunu kazandı… Görünen o ki Ingiliz insanının,
kendileriyle Şark’ın insanları arasında benzersiz münasebetler kuran ve diğer
milletlerde nadiren bulunan bir hususiyeti var.”[21]
Tapınakçıların
takip ettiği bu siyasete dair bir misal verelim…
Ocak 1920’de
Ingiltere ve Fransa’nın Arnavutluk’un paylaşılması için anlaştığı haberleri
gazetelere bomba gibi düştü. Ingiltere Başvekili Lloyd George, Arnavutluk’un
Yugoslavlar, Italyanlar ve Yunanlılar arasında paylaşılacağını söylüyordu.
Yani, bir nevi Arnavutluk’un “Sevr Anlaşması” imzalanmıştı. Daha düne
kadar müstakil bir Arnavutluk kurulması için çaba sarfeden Ingiltere’nin
birdenbire bu devleti parçalamaya kalkışmasının bir sebebi vardı elbette. Anadolu’nun
ve Izmir’in işgalinde veya daha evvel Boston Çay Partisi’nde olduğu gibi bu tip
blöfler, insanlar arasında infiale yol açıyor ve halkın milliyetçilerin emri
altında tek bir yumruk olmasını sağlıyordu. Arnavutluk’ta da aynı neticeyi
hasıl etti; Arnavutluk’un ileri gelenleri Milliyetçi Kongreyi toplayarak
Delvina Süleyman Beyi yeni geçici hükümetin lideri seçtiler ve Tiran’ı merkez
seçerek “Istiklal hareketlerini” başlattılar. Küçük milletlerin süper
kahramanı Aubrey de Parlamentoda Lloyd George’a karşı Arnavutluk
istiklalini müdafaa etmeye başladı. Tiran’daki milliyetçi hükumetin hariciye
nazırı olan Mehmed Konitza ve arkadaşları, Italyanları “Adriyatik’e
dökeceklerini” söylüyorlardı.[22]
Aubrey, 1914
yılı Nisan ve Mayıs aylarında hem Parlamentoda hem de medyada Yunan ordusunun
Arnavutlara karşı yaptığı katilamları dile getirdi. Yıllar önce Girit’te
tanıyıp hoşlandığı Venizelos’a karşı cephe alarak insanların dikkatini
Arnavutluk istiklali üzerine çekmeye çalıştı. Aynı taktiği ileride M. Kemal’in
başrol oynayacağı Türk-Yunan Harbi’nde de yapacaktı.
Aubrey, 1913
yılı sonuna doğru Ittihad ve Terakki Komitesi’nin ileri gelenlerinden bir
dostunu, Ingiltere’deki evi Pixton Park’ta ağırladı. Misafirinin adı Selanikli
M. Kemal’di, yani geleceğin Atatürk’ü. Hırslı ve zeki birisiydi M. Kemal. Daha gençliğinde ihtilalci faaliyetlerinden
dolayı Şam’a sürgüne gönderilmiş, 1907’de dönünce arkadaşı Ali Fethi’nin
tavsiyesi üzerine hem
Ittihad ve Terakki Komitesi’ne girmişti.[24]
Darbe ile
iktidara oturan Enver’den hiç hoşlanmıyordu. Sırf Enver muvaffak olmasın diye
Balkan Harbi’nde Bulgar ordusuna karşı çok fazla gayret göstermemişti. Bu
yüzden araları iyice açılmıştı. Enver’in Ali Fethi ve ona zarar vereceğinden
korkan Talat ve Cemal, bu iki dostu Sofya’ya elçi ve askeri ataşe olarak
göndermişti. Alman disiplini ile yetişmesine rağmen, Ingiltere’nin dünyanın
süper gücü olduğunu biliyordu. Ayrıca ağzı sıkı biriydi. 1908’de Ittihad ve
Terakki propagandası için gittiği Traplusgarp’ta görüştüğü Ingiliz konsolos
Justin Alvarez onun bu hususiyetini şöyle anlatıyordu:
“O, beliğ ve
akıcı konuşan bir hatip. Yaklaşık beş gün önce, gayet açık bir şekilde
partisinin takip ettiği prensipleri ve hedefleri halka anlatırken şahit
olmuştum. Sonraki gün beni çağırdı ve onun sessiz ve ağzı sıkı karakterini
müşahede etme şansını yakaladım. Bana enerjik bir karakter ve azimli bir ruh
hali intiba verdi. Neticede ikisi de lazım olan bu kesin anarşik temayüllerin
devam edeceğini yerinde müşahede etmiştim. Bu güvenimde sonradan haklı
çıkacaktım.”[25]
Aubrey
Herbert ile M. Kemal Çanakkale Savaşı’nda tekrar karşılaştılar. Aubrey, Yeni Zelanda (Anzak)
Tümeni’nde tercüman ve istihbarat subayı olarak orduya katıldı. Müttefiklerin
çıkarmasını ilk fark eden kumandan, Aubrey’in bir buçuk sene evvel Pixton
Park’ta ağırladığı Selanikli M. Kemal olmuştu.
Aubrey Herbert Gelibolu cephesinde iken, 1915…
***
Çanakkale savaşlarında Aubrey,
uzun süren savaşta ölülerin gömülmesi için bir ateşkes ayarlamayı düşündü. Bu gerekçeyle karşı
taraftan M. Kemal ile gizlice buluştu ve bir günlük mütareke ilan etmeye karar
verdiler.[29] Fakat Müttefik Ordusunun Ingiliz Kumandanı Ian Hamilton bunu
kabul etmedi. Bir dizi temaslardan sonra Hamilton, Aubrey’e, gidip Türklerle
konuşmasını söyledi. Aubrey yanına istihbarattan bir adam alıp sahil boyunca
ilerledi. Kızgın bir Arap subay ve Türk bir teğmen ile buluştular.
Gelinciklerle bezenmiş bir tarlada oturup sigara içerek, M. Kemal’in
Harbiyeden sınıf arkadaşı Ohrili Kemal Bey’in gelmesini beklediler. Kemal
Bey gelince gözlerini bağlayıp, Aubrey’in yanındaki istihbaratçı ile beraber
ateşkes şartlarını görüşmesi için karargaha gönderdiler. Aubrey de Türklerin
tarafında “rehin” olarak kaldı. Ateşkes 24 Mayıs Pazartesi günü yapılacak ve 8
saat sürecekti.
Aubrey
Herbert, 19 Ocak 1917’de Harp Kabinesi’ne yazdığı raporda söyle diyordu:
“Eğer kalıcı
bir sulh istiyorsak, bu, değişikliklere çok açık olan tek bir prensip ile elde
edilebilir: Milliyetçilik.”[30]
Aubrey, 29
Temmuz 1917’de Ingiltere Dışişleri Bakanlığı için kaleme aldığı bir raporda,
Tapınakçıların ve Türklerin farklı dünya görüşünü anlatan ve tarihe geçecek şu
sözleri yazdı:
“Bu tip
herhangi bir planda, hatırlanmasi en çok lazım olan şey şudur ki; Türk ve
Ingiliz değerleri çok farklı. Türkler her zaman kelime ve gölgelere,
aşırı ve bize absürt gelen bir kıymet veriyorlar. Bir bayrak, hiçbir gücü
bulunmayan bir valinin tayini, askerleri olmayan bir subayın namzet
gösterilmesi bize abes gelebilir ama onlar için hayati bir ehemmiyet
taşıyabilir… Müttefikler kendi şartlarını dikta ettirebildiler ve Osmanlı
Imparatorluğu’nun büyük bir kısmını bölebildiler diyelim, netice ne olacak?
Bana öyle geliyor ki Balkan kavgalarını daha Doğuya taşıyacağız, müdafaa
etmemiz gereken devasa toprak hududumuz olacak ve muazzam bir militarizm sistemine
kendimizi feda edeceğiz… Bavulu biz aldıktan sonra Türklerin etiketi alması
çok da mühim değil. Mısır’da tüm güç Lord Kitchener’in elinde iken sekreteri
fes giyiyordu. Mezopotamya ve Filistin bir fese değer.”[31]
ilerleyen
Ingiliz filosu, 12 Kasım 1918’de, yani Çanakkale Harbi’nden sadece 3 sene sonra
Çanakkale Boğazı’na girmiş ve Istanbul’u işgal etmişti. M. Kemal, annesinin
Akaretler’de evi olmasına rağmen, Ingilizlerin kontrolü altındaki mıntıkada
kalan ve casusların cirit attığı Pera Palas’a yerleşti. Ertesi gün
otelde Daily Mail gazetesinin muhabiri ve Aubrey’in arkadaşı George Ward Price
ile buluştu. George’a, “Eğer Ingilizler Anadolu için mesuliyet kabul edecek
olurlarsa, tecrübeli Türk valileri ile işbirliği halinde çalışmak ihtiyacını
duyacaklardır. Böyle bir salahiyet dahilinde hizmetlerimi arz edebileceğim
münasip bir yerin mevcut olup olmayacağını bilmek isterim” dedi ve kendisini
Karadeniz Ordusu’nun başındaki Korgeneral Harington ile görüştürmesini istedi.[41]
M. Kemal,
otelde kalırken birkaç defa da, Aubrey’in mensubu olduğu Ingiliz Hilal-i Ahmer
Cemiyeti’nin Istanbul Komitesinin reisi Rahip Robert Frew ile görüştü.
Ingilizler, M. Kemal’in Anadolu’ya gönderilmesini istiyordu.[42]
Harbin
bitişinden hemen sonra, Seton-Watson’un liderliğindeki Balkan mütehassısları
tarafından “New Europe” (Yeni Avrupa) adlı bir grup kurulmuştu. Bugünkü
Avrupa Birliği’nin, Commonwealth of Nations’ın (Ingiliz Milletler Topluluğu ve
Chatham House’un temellerini atan bu grup, Boer Harbi’nin mimarı Alfred
Milner’in, Cecil Rhodes’un vasiyeti üzerine kurduğu “Round Table” (Yuvarlak
Masa) adlı grup ile beraber çalışıyordu.[45] Içlerinde Wickham-Steed,
Bourchier, Leo Amery gibi kişilerin yanı sıra, Ingiltere Başvekili Lloyd
George’un hususi sekreteri Philip Kerr ve Balkan Komitesi’nden ayrılan
Aubrey de vardı.[46] Ekim 1916’dan beri aynı isimle haftalık bir mecmua
bile çıkartıyorlardı. Yeni kurulan Çekoslovakya devletinin filozof reisi Tomas
G. Masaryk’ın felsefesinden yola çıkarak, Cihan Harbi’nin ardından dağılan Osmanlı,
Rusya ve Avusturya-Macaristan Imparatorluğu’nun topraklarında yeni devletler,
yani “Yeni Avrupa”yı kuruyorlardı. “Yeni Dünya Nizamı” hedefi için büyük bir
adım olan bu projede, siyasi ve kültürel kapasitesi olan her milletin kendi
müstakil devletini kurmasını istiyorlardı: Lehler için Polonya; Çek ve
Slovaklar için Çekoslovakya; Sırp, Hırvat ve Slovenler için Yugoslavya ve Türkler
için Yeni Türkiye gibi. Fakat bu milletler, Cemiyet-i Akvam çatısı
altında Batılı devletlerin medeniyetini taklit ederek gelişmelilerdi.
Imparatorluk halklarının geleceğinin konuşulduğu Paris’te, Lloyd George başta
olmak üzere Müttefiklerin danıştığı ve itimad ettiği yegane mütehassıslar, New
Europe mensuplarıydı.[47] Bu grubun çok yakın olduğu devlet adamlarından
ikisi, Fransız Franklin-Bouillon (ki M. Kemal’le görüsmüştür) ve
Yunanistan Başvekili Venizelos’tu.[48]
Zaharoff,
Ingiltere Başvekili Lloyd George ve Yunanistan Başvekili Venizelos ile
buluşarak onlarla Anadolu’ya asker çıkarma meselesini konuştu.[51]
Zaharoff, Yunan ordusunun Anadolu operasyonunu kendi cebinden finanse edecekti.
Bunun üzerine, Ingiltere Başvekili Lloyd George, M. Kemal’in muayene olduğu
Rothschild Hastanesi’nin başhekimi Otto Zuckerkandl’ın akrabası ve Fransa
Başvekili Clemenceau, Italya Başvekili Orlando ve Amerika Birleşik Devletleri
Reisi Wilson, Paris’te Yunanlıların Anadolu’ya çıkışı üzerinde anlaştılar.
Yunan
ordusunun çıkışından evvel, Ingilizler, Italyan ve Fransızlar Anadolu’da
işgallere giriştiler. Anadolu’nun her yerinde Ittihatçılar tarafından peşpeşe
müdafaa-i hukuk cemiyetleri kuruldu. Minber ve Büyük Mecmua gibi
Ittihatçıların çıkarttıkları gazete ve mecmualarda M. Kemal’in reklamı
yapılmaya başlanmıştı. Anadolu artık halaskar (kurtarıcı) M. Kemal’in gelişini
bekliyordu. O ise yola çıkmadan önce son hazırlıkları yapıyordu. Istanbul
Harbiye Nezareti’nde Ingiliz Irtibat Subayı olan Yüzbaşı John G. Bennett ile
görüşmüş ve ona Ingilizlerin kontrolü altında büyük bir Türk ordusu
teşkil etmeyi teklif etmişti.[52]
Başka bir
gün de Italyan bir işadamının bürosunda Italyan Yüksek Komiseri ve mason
Kont Sforza ile buluşmuş ve Italyanlardan Anadolu Hareketine destek sözü
almayı başarmıştı.[53]
Ingiliz
Albay Alfred Rawlinson, Erzurum’a M. Kemal’den önce gelmişti. Bir zamanlar
Osmanlı topraklarında casusluk yapan Sir Henry Rawlinson’un oğluydu. Babası,
aynı zamanda Lawrence’i arkeolog olarak Türkiye’ye gönderen Filistin Keşif
Fonu’nun bir mensubuydu. Albayın görünüşteki vazifesi, mütareke şartlarının
tatbikine nezaret etmek ve Doğu’daki Türk Ordusuna ait silahların envanterini
çıkarmaktı. Hakikatte ise Tiflis’teki Ingiliz ordusunun gönderdiği
silahların Kars üzerinden Türklere verilmesini sağlıyordu. Albay Rawlinson
bu silahların Türklere verildiğini söyle(ye)miyor, nakliye esnasında
kaybolduğunu iddia ediyordu.[59] Fakat Arnold J. Toynbee, 1921’de
Yunanlıların ele geçirdiği Türk siperlerini gezerken, bu silahların Kemalist
ordu tarafından kullanıldığını görmüştü.[60]
Erzurum
Kongresi başlamadan önce M. Kemal ile uzun uzun konuştular. Kongrenin son günü,
yani 7 Ağustos’ta şehirden ayrılmadan evvel M. Kemal ile üç buçuk saatlik bir
görüşme yaptı. Geleceğe dair ihtimallerden ve Milliyetçi Hareketten
bahsettiler. M. Kemal ona kongrenin Istanbul idaresini tanımadığını ve Milli
Hareketin aslında ihtilalci olduğunu söyledi.[61] Görüşmenin ardından
Rawlinson, rapor vermek üzere önce Istanbul’a, oradan da Londra’ya gitti. Harbiye
Nezareti’ne raporunu sunup, M. Kemal’in yükseleceğini daha 1913’te tahmin eden
Erkan-ı Haribye Reisi Sir Henry Wilson ile görüştü. Mevzu daha çok M. Kemal’in
şahsiyeti ve Sultan’ın hükumetine karşı yapacağı ihtilal ve kurulacak bir
cumhuriyet hakkındaydı.[62] Görüşmelerin ardından Rawlinson, gayriresmi bir
vazifeyle M. Kemal ile görüşmek üzere tekrar Türkiye’ye gönderildi.
Bu arada M.
Kemal Ankara’ya gelmiş ve ilk gecesini Vehbi Koç’un ortağı Yahudi Yasef
Ruso’nun evinde geçirmişti.[64]
Ankara
Anlaşmasıyla beraber Fransa’nın Ankara’daki Milliyetçilere desteği had safhaya
çıktı. Anadolu’da işgal ettikleri yerlerden çekilen Fransızlar, ellerindeki topları
ve silahları Ankara’ya teslim ettiler. Fransız subaylar bizzat Kemalist orduda
vazife aldılar. Ayrıca 100 bin Alman tüfeğini ve yanında süngülerini ve silah
başına bin mermiyi üç parti halinde Antalya ve Inebolu’ya indirerek Kemalistlere
destek verdiler. Milliyetçilerin Paris temsilcisi ve Prens Sabahattin’in adamı
Nihad Reşad da Paris’ten Ankara’ya Fransızların çeşitli silah tekliflerini
gönderiyordu. [65]
Yeni bir
devlet kurmak, en az yeni bir şirket kurmak kadar zordu. Bu yüzden Fransa’nın
yardımı sadece silah ve personelle mahdut değildi. Osmanlı Bankası
müdürlerinden Hamid Hasancan Bey, Fransız Yüksek Komiserliğinin hizmetinde
Milliyetçilerin gizli siyasi temsilcisi oldu. Hamid, hem Fransa’nın
Ankara’yla temasını sağlıyor hem de Büyük Millet Meclisi’nin ticari işlerini
hallediyordu. Ayrıca Ankara kabinesindeki vekillerin hususi mali işlerine de
bakıyordu. Bu yüzden Hamid Bey’in sözü Ankara’da senetti. Bir Ingiliz raporunda
ondan şöyle bahsediliyordu;
“Hamid,
müstakil bir salahiyete sahiptir ama M. Kemal Paşa ve Hükumetinin ona göstermiş
olduğu güven yüzünden, onun söylediklerine ve yaptıklarına kesinlikle hürmet
gösterilir ve umumiyetle kabul edilir.” Hamid, 1922 Eylül ayında gizlice
hareket etmeyi bırakarak Avrupalı diplomatlarca Ankara’nın resmi sözcüsü kabul
edilecekti.[66]
Osmanlı
Bankası’nın Istiklal Harbi’ndeki yardımları bu kadarla kalmamıştı. Bankanın
rehberliğinde kurulan Düyun-u Umumiye’nin reisi Sir Adam Block, Ankara
Hükumetinin ve Büyük Millet Meclisi idaresinin yıllık bütçeleri ve mali durumu
hakkında rapor hazırlayarak 12 Nisan’da Istanbul’da Ingiliz Yüksek Komiseri Sir
Horace Rumbold’a sunmuştu. Raporda Ankara’nın mali açığının hangi kalemlerle
kapatılacağı ve bir sonraki senenin yıllık bütçeleri hakkında detaylı bilgi
veriliyordu.[67]
Ayrıca Büyük
Millet Meclisi, Osmanlı Bankası’ndan avanslar ve silah alımları için teminat
mektupları alıyordu. Banka’nın Temmuz 1921 ve Temmuz 1922 arası avans desteği
2.177.000 lira olacak ve Milliyetçiler bu iyilikleri karşılıksız bırakmayacaktı.
Osmanlı Bankası’nın Galata şubesinin müdürü ve Robert Koleji mezunu Berc
Keresteciyan, Cumhuriyet kurulduktan sonra M. Kemal’in kendisine verdiği
“Türker” soyadın
Ayrıca
Osmanlı Bankası, hizmetlerine cumhuriyetten sonra da devam edecek ve merkez
bankası rolünü, 1930’da Düyun-u Umumiye’nin Italyan temsilcisi Kont Volpi gibi
yabancı mütehassısların danışmanlığında yeni bir merkez bankası şirketi
kurulana dek sürdürecekti.[69]
M. Kemal’in
Ağustos ayında memleketin işgal altında olmasını sebep göstererek meclisten
aldığı Başkumandanlık ünvanı, 31 Ekim’de tekrar uzatıldı. Anadolu’da tüm güç
artık M. Kemal’in elindeydi. Aubrey’e göre M. Kemal bu ünvanı, “parti
fonlarına bağışta bulunan herhangi bir Ingiliz milyoneri gibi doğrudan doğruya
Lloyd George Beye” borçluydu.[70] (bu tabiki İngilizlerin sözü ben katılmıyorum burada karşılıklı etkileşim var)
Başvekil
Lloyd George’un Yunanlıları Izmir’e sokmasıyla, Anadolu’da 1908’de çiçek açmış
olan milliyetçilik meyve vermiş ve Asya, M. Kemal’in arkasında toplanmıştı.
ı alarak Afyon’dan mebus seçilecekti.[68]
Chatham
Dining Kulübü’nde “Türkiye’deki mevcut pozisyonumuz ve siyasetimiz” başlıklı
bir konuşma yapan, küçük halkların büyük dostu Aubrey, Yunan işgalinin yol
açtığı neticeden memnundu. 1922 yılı Ocak ayında London Sunday Times gazetesine
verdiği beyanatta, bu işgalin, 1913’de Pixton Park’ta misafiri olan Ittihatçı
dostu M. Kemal’e yaradığını söylüyordu;
“Türkiye’deki
esas mesele Yunanlılar Mayıs 1919’da Izmir’e gittiği zaman başladı. O zamana
kadar M. Kemal Paşa’nın adı Şark’ta biliniyordu; fakat Batıda bilinmiyordu ve
aşılması zor bir gücü (ordusu) de yoktu. Onun ordusunu, meclisini ve
prestijini oluşturan Yunan işgalidir.”[71]
14] Kristin Rygg, Masqued Mysteries
Unmasked: Early Modern Music Theater and Its Pythagorean Subtext, Interplay No.
1, Pendragon Press, New York 2000, sayfa 180-182.
[15] Bejtullah Destani & Jason
Tomes, Albania’s Greatest Friend: Aubrey Herbert and the making of Modern
Albania, I.B. Tauris, Londra 2011, sayfa 30.
[16] Mehmet Hasan Bulut, Ingiliz
Derviş-Yeni Türkiye’nin Doğuşu ve Aubrey Herbert, Marcel Yayınevi, Istanbul
2015, sayfa 169.
[17] Bejtullah Destani & Jason
Tomes, Albania’s Greatest Friend: Aubrey Herbert and the making of Modern
Albania, I.B. Tauris, Londra 2011, sayfa 127.
[18] Jeremy Wilson, T. E. Lawrence
Studies, No: HL 301-2.
[19] Bejtullah Destani & Jason
Tomes, Albania’s Greatest Friend: Aubrey Herbert and the making of Modern
Albania, I.B. Tauris, Londra 2011, sayfa 168, 269, 270.
[20] Bejtullah Destani & Jason
Tomes, Albania’s Greatest Friend: Aubrey Herbert and the making of Modern
Albania, I.B. Tauris, Londra 2011, sayfa xx.
[21] Joseph Brewda, British Experts in
manipulation, Executive Intelligence Review, 24 Mart 1995, Sayı: 22, No: 13,
sayfa 60.
[22] Bejtullah Destani & Jason
Tomes, Albania’s Greatest Friend: Aubrey Herbert and the making of Modern
Albania, I.B. Tauris, Londra 2011, sayfa 284.
[23] Bejtullah Destani & Jason
Tomes, Albania’s Greatest Friend: Aubrey Herbert and the making of Modern
Albania, I.B. Tauris, Londra 2011, sayfa 287.
[24] Alttaki bağlantının [8] no’lu
dipnotuna bakınız;
[25] Jacob M. Landau, Atatürk and the
Modernization of Turkey, Westview Press, Colorado 1984, sayfa 22, 23.
[26] Rosita Forbes, Appointment with
destiny, E.P. Dutton & Co., New York 1946, sayfa 192, 193.
[27] Lord Kinross, Atatürk: Bir Milletin
Yeniden Doğuşu, cild 1, Sander Kitabevi, Istanbul 1969, sayfa 118.
[28] M. Kemal’in Madam Corinne’e yazdığı
mektuplar için bakınız;
[29] Lord Kinross, Atatürk: Bir Milletin
Yeniden Doğuşu, cild 1, Sander Kitabevi, Istanbul 1969, sayfa 135.
Ayrıca
bakınız; The Countess of Carnarvon, Lady Almina and the Real Downton Abbey: The
Lost Legacy of Highclere Castle, Hodder&Stoughton, Londra 2011, sayfa 23.
[30] Mehmet Hasan Bulut, Ingiliz
Derviş-Yeni Türkiye’nin Doğuşu ve Aubrey Herbert, Marcel Yayınevi, Istanbul
2015, sayfa 327.
[31] Aubrey Herbert, The Possibility of
A Separate Peace With Turkey, 29.07.1917, The National Archives, Kew,
Ingiltere, Katalog Referans: CAB/24/21, Imaj Referans: 75.
[32] Klaus Kreiser, Atatürk: Eine
Biographie, C.H. Beck, Münih 2008, sayfa 122.
[33] Tim Bonyhady, Good Living Street:
Portrait of a patron family, Vienna 1900, Random House, Toronto 2011, sayfa
159.
Ayrıca
Bakınız; Richard T. Gray & Ruth V. Gross & Rolf J. Goebel & Clayton
Koelb, A Franz Kafka Encyclopedia, Greenwood Press, Connecticut 2005, sayfa
304.
[34] M. Talha Çiçek, War and State
Formation in Syria: Cemal Pasha’s governorate during World War I, 1914-17,
Routledge, Oxon 2014, sayfa 145, 160.
[35] Bejtullah Destani & Jason Tomes,
Albania’s Greatest Friend: Aubrey Herbert and the making of Modern Albania,
I.B. Tauris, Londra 2011, sayfa 240.
[36] Bilal N. Şimşir, Ingiliz
Belgelerinde Atatürk, 1919-1938, cild 6, Türk Tarih Kurumu, Ankara 2005, sayfa
Iviii.
[37] Frederick James Moberly, The
Campaign in Mesopotamia 1914-1918, cild 4, Londra 1927, sayfa iii, iv.
[38] Alan Warwick Palmer, Victory 1918,
Weidenfel & Nicolson, New York 1998, sayfa 241.
M. Kemal’in
Filistin cephesinden kaçışıyla alakalı kaynaklar için bakınız;
[39] Sir Henry Somer Gullet, Kemal Pasha
– The man and his army, Western Argus, 3 Ekim 1922, sayfa 2.
[40] Marquise de Fontenoy, Tales of the
Old World, The Sun and The Globe, 3 Ekim 1923.
[41] M. Kemal’in Ingiliz Valisi olmak
istediğini Türk Tarih Kurumu tarafından yayınlanan bir eserden öğreniyoruz:
[42] Halide Edib, Conflict of East and
West in Turkey, Maktaba Jamia Millia Islamia, Delhi 1935, sayfa 107.
[43] Orhan Koloğlu, Sorularla
Vahidettin, Pozitif Yayınları, Istanbul 2007, sayfa 46.
[44] M. Kemal’in Sultan Vahideddin
tarafından Anadolu’ya gönderildiğine dair bakınız;
[45] Luisa Passerini, Europe in Love,
Love in Europe: Imagination and Politics in Britain Between the Wars, I. B.
Tauris, Londra 1999, sayfa 54.
[46] Andrea Bosco ve Alex Charles May,
The “Round Table” : The Empire – Commonwealth and British Foreign Policy,
Lothian Foundation Press, 1997, sayfa 440
[47] Eugene Michail, The British and the
Balkans: Forming Images of Foreign Lands 1900-1950, Continuum Books, Londra
2011, sayfa 29, 30, 45.
[48] Eugene Michail, The British and the
Balkans: Forming Images of Foreign Lands 1900-1950, Continuum Books, Londra
2011, sayfa 111, 112.
[49] Niccolo Machiavelli, Hükümdar,
(Tercüme eden: Necdet Adabağ), Türkiye Iş Bankası Kültür Yayınları, Istanbul
2014, sayfa 18.
[50] Niccolo Machiavelli, Hükümdar,
(Tercüme eden: Necdet Adabağ), Türkiye Iş Bankası Kültür Yayınları, Istanbul
2014, sayfa 82.
[51] John T. Flynn, Men of Wealth, Simon
and Schuster, New York 1941, sayfa 362.
[52] M. Kemal’in Ingiliz Istihbaratı ile
gizli ilişkisine dair daha fazla malumat için bakınız;
[53] Lord Kinross, Atatürk: Bir Milletin
Yeniden Doğuşu, cild 1, Sander Kitabevi, Istanbul 1969, sayfa 232.
[54] Norman E. Saul, The Life and Times
of Charles R. Crane, 1858-1939, Lexington Books, Birleşik Krallık 2013, sayfa
135.
[55] William T. Ellis, Salonica,
nominally a Turkish city, has been prodominated by the Jews for centuries, New
York Herald, 22 Nisan 1919, sayfa 7.
[56] List of members of the Sphardic
delegation form Jerusalem, Albert H. Lybyer Papers, 1876-1949, Illinois
Üniversitesi, Oberlin Koleji Arşivleri, No: 15/13/22 Kutu: 16.
[57] Avram Galanti, Türkler ve
Yahudiler, Gözlem Yayınevi, Istanbul 1995, sayfa 216.
[58] Tafsilat için bakınız;
[59] Alfred Rawlinson, Adventures in the
Near East, Jonathan Gape, Londra 1934, sayfa 152-154.
[60] Arnold Toynbee, The Western
question in Greece and Turkey, Constable and Company, Londra 1922, sayfa 257.
[61] Salahi R. Sonyel, Kurtuluş Savaşı
Günlerinde Ingiliz Istihbarat Servisi’nin Türkiye’deki Eylemleri, Türk Tarih
Kurumu, Ankara 1995, sayfa 30.
[62] Alfred Rawlinson, Adventures in the
Near East, Jonathan Gape, Londra 1934, sayfa 199, 200.
[63] Jeremy Wilson, T. E. Lawrence
Studies, No: DG 288-91.
[64] Beki L. Bahar, Efsaneden tarihe
Ankara Yahudileri, Pan Yayınları, Ankara 2003, sayfa 86.
[65] Salahi R. Sonyel, Kurtuluş Savaşı
Günlerinde Ingiliz Istihbarat Servisi’nin Türkiye’deki Eylemleri, Türk Tarih
Kurumu, Ankara 1995, sayfa 226, 227.
Ingiltere,
Italya, Fransa ve Rusya’nın M. Kemal’e yaptıkları yardımlar için bakınız;
[66] Salahi R. Sonyel, Kurtuluş Savaşı
Günlerinde Ingiliz Istihbarat Servisi’nin Türkiye’deki Eylemleri, Türk Tarih
Kurumu, Ankara 1995, sayfa 237.
[67] Salahi R. Sonyel, Kurtuluş Savaşı
Günlerinde Ingiliz Istihbarat Servisi’nin Türkiye’deki Eylemleri, Türk Tarih
Kurumu, Ankara 1995, sayfa 169.
[68] Mustafa Hergüner, Izmir Iktisat
Kongresi için Istanbul’da yapılan çalışmalar, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı,
2006, sayfa 23.
[69] Bilal N. Şimşir, Ingiliz
Belgelerinde Atatürk (1919-1938), cild 7, 1930-1933, Türk Tarih Kurumu, Ankara
2006, sayfa xiii, 20.
[70] Aubrey Herbert, Ben Kendim: A
Record of Eastern Travel, Hutchinson&Co, Londra 1925, sayfa 331.
[71] Indian Demonstrations, New Zealand
Herald, cild LIX, sayı: 18000, 27 Ocak 1922, sayfa 5.
Bu yazı altınısı
Mehmet Hasan Bulut, Ingiliz Derviş-Yeni Türkiye’nin Doğuşu ve Aubrey Herbert, Marcel Yayınevi, Istanbul 2015.
http://www.marcel.com.tr/index.php?route=product/product&product_id=59
Yorumlar
Yorum Gönder