SURİYE VE PÜRİTENLER,PÜRİTENİZMİN  ORTADOĞUDAKİ AYAK İZLERİ

Püritenler, kendilerini Eski Ahit'e öylesine kaptirmislardi ki, Amerika'ya New England (Yeni Ingiltere) yerine New Israel (Yeni Israil) adini vereceklerdi.
Puritanizm Amerika'nin kurulusunda böylesine önemli rol oynayip, "Amerikan ruhunu sekillendirirken", bu ülkeye "yahudici / yahudi sempatizani" (judaizer) misyonunu da yükledi elbet. Püritenlik, daha sonra gelisen tüm Amerikan protestanligini da etkisi altina almistir.
Püritenler, Yeni Dünya'ya M. Tevrat'in içerdigi vahset boyutunu da getirmislerdir. M. Tevrat, yahudilerin, Filistin'i sözde haksiz olarak gasp etmis Kenan halkina karsi girisecekleri savasta uygulamalari gereken bazi vahset emirleri içerir. Bu vahset emirleri, geçmis yillarda Israil ordusu tarafindan Filistinliler'e karsi uygulanmistir. Kendilerine rehber olarak Tevrat'i kabul etmis olan Püritenler de, Amerika topraklarindan uyguladiklari vahsetler için Tevrat emirlerini referans kabul etmislerdir. Noam Chomsky, Year 501: The Conquest Continues (Yil 501: Isgal Sürüyor) adli kitabinda Amerikan yerlilerinin Kristof Kolomb'la baslayan baski ve "etnik temizlik" dolu tarihine el atiyor. Ve Püritenlerin, Amerikayi "Vaadedilmis Toprak" olarak gördüklerini, üzerindeki Kizilderilileri de "Kenan Halki" saydiklarini bildirdikten sonra, Püriten vahsetini söyle anlatiyor:
"New England'daki ilk büyük soykirim hareketlerinden biri, 1637'de Pequot Kizilderilileri'nin yok edilmesiydi. Sömürgeci Püritenlerin, uyguladiklari bu vahseti göklere çikaran resmi açiklamalari ise söyleydi: 'Yeryüzü cennetinde Tanri'nin istemedigi bu Pequot yerlileri temizlendi. Öyle ki, sükürler olsun, artik Pequot ismi tasiyan kimse kalmadi.'
Bugün, 'Tanri'nin izni altinda' yurduna baglilik yemini eden her Amerikan çocugu, aslinda, bu katliami uygulayan Püritenlerin tasidigi retorigi ve Eski Ahit'ten (M. Tevrat) kaynaklanan düsünceyi ödünç almaktadir. Püritenlerin Eski Ahit'ten aldiklari düsünce ise sudur: 'Bilinçli bir biçimde, Tanri'nin seçilmis halkina ait olan Vaadedilmis Topraklar'daki Kenan halkini yok etmek'.
Katliami uygulayan Püritenler, yaptiklari isi tümüyle dini liderlerinin kontrolünde gerçeklestiriyolar, 'kutsal misyon'larini yerine getiriyorlardi. Öyle ki, kizilderili erkek, kadin ve çocuklar tümüyle Eski Ahit emirlerine göre katlediliyorlardi. Kendi kullandiklari Tevrat deyimlerine göre, Püritenler, kizilderili çadirlarini 'kizgin atesli firinlara' döndürüyorlar, içindeki kurbanlari Tevrat deyimiyle 'olabilecek en kötü ölümle' öldürüyorlardi. Bir baska Tevrat ayetinin deyimiyle ölenler 'atesin içinde kizariyor, ancak oluk oluk akan kanlari atesi söndürüyor'du. Katliami uygulayanlar ise 'Rab (Yehova)'nin övgüsüne layik' oluyorlardi.
Bundan bir kaç yil sonra ise New York bölgesindeki yerlilerin 'temizlenmesi' operasyonu düzenlendi. Örnegin, Subat 1643'de Güney Manhattan'da Hollanda'li askerler tarafindanAlgonquin Kizilderilileri'ne karsi gerçeklestirilen ve David de Vries tarafindan aktarilan katliam söyleydi: 'Askerler pek çok Kizilderili'yi uykularinda öldürdüler. Annelerinin gögüslerinden çekilip alinan bebekler anne-babalarinin gözleri önünde kiliçla parçalaniyor ve bebeklerin parçalari atese atiliyordu. Kundaktaki bebekler besikleri içinde parçalaniyor, kafalari eziliyor, en tas-yürekli adamin bile vicdanini sizlatacak bir vahsilikle öldürülüyorlardi. Bazi bebekler nehire atildi, onlari kurtarmak için anne ve babalari da suya atladi. Ama askerler ne çocuklarin ne de anne-babalarin sudan çikmalarina izin vermediler, hepsi boguldu."
Modern dünyanin uygulamaktan bir türlü vazgeçmedigi vahsetin ardinda, bir de bu tür bir "judaizer" gelenegi yatmaktadir.... Püritenlerin uyguladiklari vahsetin Ibrani ögretisine dayandigina, Arnold Toynbee de dikkat çeker. Amerikali sosyolog Thomas F. Gossett'in Race: The History of an Idea in America (Irk: Amerika'daki Bir Düsüncenin Tarihi) adli kitabinda yazdigina göre, Toynbee, "Amerika'daki Ingiliz kolonicilerinin Eski Ahit üzerinde yogunlasmalarinin, onlara, dinsizleri yok etmekle görevli seçilmis bir halk olduuklari inancini verdigini" savunuyor. Gossett, bunun ardindan, "Tevrat'taki Israilliler Kenan halkini nasil yok ettilerse, Massachusettes kolonisindeki Israilliler (yani Püritenler) de Kizilderilileri öyle yok ettiler" diyor.
Püritenlerin, "Amerikan ruhu"na enjekte ettikleri bu "judaizer" etki, Amerika'nin yahudilik konusundaki yaklasimini bugüne dek yönlendirmistir. Amerikan protestanligi, Püriten düsüncesinin bir devami olarak, yahudilerin hep "seçilmis irk" oldugu düsüncesini benimsemistir. Amerikan-Ibrani iliskilerinin tarihsel gelisimini inceleyen Israel In The Mind of America (Amerika'nin Zihnindeki Israil) adli kitapta, Amerikan protestanliginin tasidigi bu ilginç misyon, ayrintilariyla inceleniyor.
Israel In the Mind of America kitabinda üzerinde durulan bir isim, William Eugene Blackstone ise, hem Amerikan elitinin yahudilige bakisini hem de protestanlik-yahudilik paralelligini göstermesi açisindan oldukça ilginç:
"1841'de New York'da bir metodist protestan olarak dogan William Eugene Blackstone, gençlik yillarinda Kutsal Kitap üzerinde uzmanlasti... 1878'de Blackstone büyük eseri 'Jesus Is Coming'i (Isa Geliyor) yayinladi ve kisa sürede ün kazandi. Evanjelik cemaatleri onu alkisladilar. Kitabi bir milyonun üstünde satti ve Ibranice'yi de kapsayan 48 dile çevrildi.
Blackstone, arkadaslari Dwight L. Moody ve Cyrus I. Scofield ile birlikte, Kutsal Kitab'in yahudilerin 'Tanri'nin seçilmis halki' oldugu seklindeki hükmünün hala geçerli oldugunu savundu.... Aralarinda John D. Rockefeller, Cyrus McCormik, J. Pierpont Morgan gibi isimlerin ve Parlemento sözcüsünün, senatörlerin, hakimlerin, avukatlarin, gazetecilerin bulundugu 413 seçkin Amerikali Blackstone'un bu fikrine destek verdi. Yahudilerin seçilmis halk oldugunu destekleyenler, Amerikan elitinin kapsamli bir listesi durumundaydi...
Blackstone, daha sonra Rusya'dan göçen yahudilerin sözkonusu oldugu dönemde, su öneriyi getirdi: 'Niçin Filistin'i yahudilere vermiyoruz?'...
Peki Filistin 'bizim' miydi ki onu yahudilere verecektik? Buna karsilik Blackstone, 1878 Berlin Anlasmasi ile birer Türk eyaleti olan Bulgaristan ve Sirbistan'in Bulgarlara ve Sirplara verildigini hatirlatiyor ve söyle diyordu: 'Bulgaristan'in Bulgarlar'a, Sirbistan'in da Sirplara ait oldugu kadar, Filistin de yahudilere ait degil mi?'... Yahudi devleti, ayni Bulgaristan ve Sirbistan gibi, Türk Hükümeti'nden anlasma sonucu alinacak Filistin topraklari üzerine kurulabilirdi...
Böylece Amerikali bir protestan olan Blackstone, Avrupali bir yahudi olan Theodor Herzl'den yillar önce siyasi siyonizmi ortaya atimisti....
Blackstone, ölümünden iki yil önce, 1933'de Chicago'daki protestan cemaatine yazdigi mektupta, asirlar önce Püritenlerin eliyle Amerika'ya yüklenmis olan misyonunun hala geçerli oldugunu vurguluyor ve, 'Israil'in uyanisiyla simdi her zamankinden daha çok ilgileniyorum' diye yaziyordu, 'dualarimiz sayesinde beklenen Mesih'lerine kavusabilirler'."
Püritenlikten kaynaklanmis olan Amerikan protestanliginin yahudilikle olan paralelligini ve yahudilerle ilgili olarak tasidigi misyonu baska kaynaklar da vurguluyor. The Lobby: Jewish Political Power and American Foreign Policy (Lobi: Politikadaki Musevi Gücü ve Amerikan Dis Politikasi) kitabinin yazari Edward Tivnan, konuyu söyle dile getiriyor:
"Amerikan Siyonist hareketinin önderi Brandeis, yeni kurdugu Amerika Siyonist Organizasyonu'nu gelistirmeye çalisirken, siyonist hareket birdenbire Beyaz Saray'da bir dosta sahip oldu. Bu dost Baskan Wilson'di. Wilson, Brandeis'i yalnizca 1916'da Anayasa Mahkemesi'ne atamakla kalmayacak, ayni zamanda bu genç arkadasinin seslendirdigi siyonizm teorisine de destek çikacakti...
Wilson'in bu tavri, pragmatik bir siyasi karar olmaktan çok daha öteydi. Bir Prespiteryen papazin oglu ve Kutsal Kitab'in sürekli bir okuyucusu olarak Wilson, yahudilerin kaderi ile duygusal olarak ilgiliydi. Amerikan protestanliginda Siyon idealine karsi büyük bir sempati gelenegi vardir. Grose, Wilson'in 'Ben, bir protestan papazin oglu olarak, Kutsal Topraklar'in oranin gerçek sahiplerine verilmesine destek olmakla yükümlüyüm' dedigini de belirtir."
Amerika'daki Protestan cemaatlerinin önemli bir bölümü, bugün de ayni etkiyi tasimaktadir. ABD'deki köktenci protestan cemaatleri, Israil'i "Tanri'nin yerine gelmis bir vaadi" olarak degerlendirirler. Israil'e yapilan Amerikan yardimi hakkindaki en ufak bir elestiri, bu cemaatlerden büyük tepki alir. Israil Devleti, Tevrat'ta adi geçen yahudilerle özdeslestirilirken, Gazze ve Bati Seria'da yasayan Filistinliler, Kenan Halki olarak degerlendirilmektedir. Öyle ki, bu cemaatler, Amerika'nin gücünü koruyabilmesini de Israil'e yaptigi destege baglamaktadirlar. Sayilari kirk milyonu asan Evanjelik protestanlarin liderlerinden Jerry Falwell, "Diger milletler Israil milletine nasil davraniyorsa, Tanri da onlara öyle davranir" diyebilmektedir . Aralarinda çok yakin bir dostluk bulunan Evanjeliklerin ve yahudilerin önemli bir bölümünün, "ortak düsmanlari" ise, Noam Chomsky'nin hatirlattiigi gibi, müslümanlardir.
Sonuçta, Protestanligin büyük ölçüde Eski Ahit'e ve Ibrani dünya görüsüne dönüs hareketi oldugunu ve bu dönüsün hem sosyo-ekonomik boyutta (kapitalizmin dogmasi, faizin mesrulasmasi) hem de sosyo-politik boyutta (yahudilere karsi olagandisi bir sempati ve hayranlik dogmasi gibi) sonuçlari oldugunu söyleyebiliriz.
Bati kültürünün, ahireti temel hedef olarak belirlemis olan Katolik düsüncesinden kopup, Kuran'in "Her biri, bin yil yasatilsin ister" (Bakara, 96) hükmüne uygun bir dünyevilige dönmesi de, kuskusuz önemli ölçüde bu "Ibranilesme" sürecinden kaynaklanmaktadir.
Püritenizmin yeni savaş oyun alanı ise SURİYE dir...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

LEO TAXİL VE SİLME ALETİ TAKSİL ARASINDAKİ BAĞLANTI!